ÖNCE KENDİMİZE İNANIRSAK NE KADAR GÜÇLÜ OLDUĞUMUZU GÖREBİLİRİZ
RÖPORTAJ | NÜKTE KURTCU
■ Uzun yıllardır bu sektördesiniz ama bir sohbetimizden hatırladığım kadarı ile başka sektörlerde de çalıştınız. Bu sebeple sizden, biz kadınlara davranış şekli olarak, bizim sektörle diğer sektörleri kıyaslamanızı ve aralarındaki olumlu/olumsuz farkları yorumlamanızı rica ederim…
Kadın olmak zordur, çalışan kadın olmak daha da zordur. Bizler çocukluktan itibaren etrafımızı saran kadın olma kurallarıyla büyütüldükten sonra iş hayatında birey olmayı çok zor öğreniyoruz. Üzerimizde iş insanı olmaktan öte iyi bir eş, iyi bir anne ve bakımlı bir kadın olma gibi toplumsal baskılarla büyüyoruz. Maalesef annelerimiz bizlere iş hayatı hakkında öğütler veremiyorlar. İş hayatına girene kadar çoğumuzun iş hayatı hakkında fazlaca bir bilgisi olmuyor. Oysa erkek çocuklar daha doğumlarından itibaren çeşitli mesleklere hazırlanmaya başlıyorlar. Bu yapı zamanla değişecek ve değişiyor da. Kadınlarımız iş hayatında giderek daha başarılı olabiliyorlar.
Öncelikle bizim sektörümüzde kadınlar gerçekten çok önemli, sektöre çok büyük değerler katıyorlar ve saygı görüyorlar. Ben de bir kadın olarak sektördeki kadınlarımız ile gurur duyuyor ve yaklaşımlarından dolayı sektörümüzle de gurur duyuyorum.
“SEKTÖRÜMÜZ KADIN VE ERKEĞE EŞİT FIRSATLAR SUNUYOR VE KATKI KOYABİLECEK HERKESİ KABUL EDİYOR”
■ Peki sektörümüzdeki kadın çalışan sayısını yeterli buluyor musunuz? Bu sayıları arttırmak için neler yapılabiliriz?
Ben çalışanların kadın veya erkek olarak ayrılmasına karşıyım. Çalışan bireydir. Sektörümüz kadın ve erkeğe eşit fırsatlar sunuyor ve katkı koyabilecek herkesi kabul ediyor. Bu nedenle çalışanları, kadın veya erkek olarak ayrıştırmayan bir yapıya sahipken sayısal değerlendirmesini de yapamıyorum. Çalışanı kadın veya erkek olarak değil verimli verimsiz olarak değerlendirmeyi tercih ediyorum. Biz bu şekilde bakarsak zamanla herkes de bu şekilde bakmayı öğrenecektir diye umuyoruz. Önce biz kendimize inanmalıyız.
■ Senelerdir konuşulmasına rağmen hala iş hayatında dezavantajlı olmamızı neye bağlıyorsunuz? Sizce bu kavramıyok etme konusunda nerede yanlış yapıyoruz?
Bu çok kapsamlı bir konu, öncelikle dezavantajlı olduğumuzu düşünmüyorum. İş hayatını, sadece çalışan tarafından gözlemlersek beklentilerimiz farklı olabiliyor. Ancak iş hayatını zaman zaman işveren olarak da bakabildiğimizde işveren kendisine maksimum verimli personeli tercih edecektir. Bu durumda bizler işverene eğitimimiz ve becerilerimiz doğrultusunda maksimum performansı verdiğimizde, işveren veya diğer çalışanlar bizim öncelikle kadın olduğunuzu değil, firmadaki pozisyonunuzu değerlendireceklerdir. Bunun dışında bizler profesyonel ortama uymayan, farklı bir zorbalık gördüğümüzde de kanuni haklarımızı aramaktan çekinmemeliyiz. Öncelikle biz kadınlar cinsiyetimizi bir sorun, engel olarak görmeyi bırakıp iş hayatımıza yansıtmaz isek, iş hayatı da bizi ayrıştırmayacaktır diye düşünüyorum.
“ÖNEMLİ OLAN KİŞİLERİN BÜTÜN TAVIRLARI İLE CİNSİYETLERE YAKLAŞIMLARIDIR”
■ Bir de iş hayatında insanları isminin başına gelerek ayrıştıran kavramlar var. Örneğin, iş adamı, iş kadını gibi. “İş adamı” “iş kadını” değil “iş insanı” kavramı konusundaki görüşünüzü de almak isterim…
Açıkçası terimlere de pek takılmamak gerekir. İletişim kesinlikle sadece dil değildir. Tüm davranışlar, jestler ve karakterlerdir. Cümlesine “iş adamı” diye başlayan bir kişinin kafasında cinsiyetçilik olduğunu düşünmüyorum. Diller, kültürlerimizden gelen alışkanlıklarla oluşur. Bu şekilde söylenmesi yıllarca kabul görmüşken kişileri, kullandıkları genel geçer terimleri yüzünden eleştiremiyorum. Önemli olan kişilerin bütün tavırları ile cinsiyetlere yaklaşımlarıdır diye düşünüyorum. Öte yandan bu tür terimlere dikkat eden ama kafasında halen kadını doğru yere konumlandıramamış kişilerin varlığı da az değildir.
■ Şimdi tüm bunlardan bağımsız ve beni çok üzen bir konuda yorumunuzu almak isterim. Size “çocuk gelinler” desem konu hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Çocuk gelinler, maalesef bizim ve bizim gibi toplumların eğitimsizliği, her zaman olduğu gibi kuralları kendi çıkarları doğrultusunda yorumlamadan kaynaklanan geri kalmışlığıdır. Bu bağlamda, çocuk gelinler de yıllardır kadınlara karşı uygulanan zorbalığın bir başka yöntemi olarak değerlendiriyorum. Erkek egemen kurallar ve kanunlar, kadınlarımızın güçlükle kazandığı hakları dahi ellerinden alma hevesindedirler. Ne yazık ki bu konuda kanunlar ve cezalar yetersiz olduğu sürece yapılacak fazlaca bir şey kalmıyor.
“KADIN OLMANIN ÖZEL YÖNLERİNE ODAKLANIRSAK, KADINLARA ÖZGÜ HASSASİYETLERE SAHİP ÇIKARSAK NE KADAR GÜÇLÜ OLDUĞUMUZU GÖREBİLİRİZ.”
■ 8 Mart Dünya Kadınlar Günü için kadınlara mesajınız?
Kadın olmak, bizim fiziksel özelliğimiz. Tıpkı esmer veya sarışın olmak, uzun veya kısa olmak, şişman veya zayıf olmak gibi. Diğer tüm özelliklerimiz gibi kadın olmamız da bizi biz yapan özelliklerimizden biridir. Bu özelliğimiz kimi zaman avantaj kimi zaman da dezavantajdır. Erkekler de erkek olmanın dezavantajlarını yaşıyor ancak bizler kadar dile getirmiyorlar. Kadın olmanın özel yanlarına odaklanırsak, kadınlara özgü hassasiyetlere sahip çıkarsak ve önce kendimize inanırsak ne kadar güçlü olduğumuzu görebiliriz. Kadın olmak düşünmektir; kadın olmak anlamaktır, kadın olmak hissetmektir, kadın olmak plan yapabilmektir, kadın olmak değişmektir, evrimleşmektir, gelişmektir, geliştirmektir.
Bakış açılarımız, algılamalarımız ve taktiklerimiz farklı. Bu farklı yönlerimizi daha da güçlendirebilirsek ve uygun ortamlarda kullanabilirsek iş hayatına da farklı bir bakış açısı kazandırabiliriz. İş hayatında erkekleri taklit edersek her zaman iyi birer kopya olarak kalırız. Taklitlerse, sadece aslını yaşatır…
Haberleri paylaşmak ister misiniz ?